Ayrılık

Arkadaşlık sohbetle başlar,
İçinde yıllardır birikenleri anlatarak.
Anlatacakların bittiğinde,
Bir şeyler paylaşmamışsan;
Güzin abla olmuşsan,
Dost olmadan kalırsın, boynun bükük.

Anlatmadığın bir şeyler vardır,
Dostuna bile anlatamadığın;
Kan kardeşine anlatacağın.
Eğer oda sahte çıkarsa,
On sekiz yıl daha saklarsın.

Kendi kendini sınarsın bazen,
Bir şeye ulaşmak için çabalarsın.
Sırf kendini tatmin etmek için.
Eğer bu arkadaşlıksa,
Sakın dost sanma onu;
Anlatacakları bitene dek.
Söyleyecek sözün kalmadığında,
Espri yaptığında,
Seni hüzünlendiriyorsa,
Veda busesini kondur alnına.

İstanbul

Dağları çevreleyip sarmış yeşil bir bulut,
Yaşam fışkırıyor her tarafından.
Ağaçlar arasında küçük bir fidan,
Tehlikeye açık her yanından.

Kızıl alev her doğudan yükseldiğinde,
Bir korku başlıyor yüreğinde.
Bu daha ne kadar sürecek tanrım?
Bulutlara varıncaya dek dayanacak mıyım?

Ovalardan yuvarlanmak isteyen taşlar gibi,
Seni bekleyeceğim, sende beni bekle!
Sokaklarında kaybolmak istediğim ,
Taştan duvarlarla çevrili İstanbul.

Güneşin batışının görünmediği derin sokaklarda,
Rahatlamaya başladığım akşam vakitleri,
Unutulur gider eski hatıralar,
Tıpkı yaz gecesi yıldızları gibi.

Taş yığınları ve çöplerle dolu sahilinle,
Dalgaların kumsala vurmadığı denizinle,
Yuttuğun milyonlarca insanınla,
Beni de bekle İstanbul!

Mahkum

Sen bir çiçeksin, kalbimin ortasında.
Ben yaşadıkça yaşarsın.
Bir birimize saygı duyduğumuz sürece,
Mutlu olursun, mutlu olurum.

Sevgi yeterli değil mutlu olmak için;
Para, şan, şöhret değil bahsettiğim.
Güven duygusu, ölümüne güvenmek;
Gözü arkada kalmadan gidebilmek.

Kendime bile güvenemiyorum.
Sürekli benliğimle savaşıyorum.
Bu savaşı kazanabilirsem,
Bir gün sana güvenebilirim.

Depremde yıkılan binalar mı salih,
Çevremdekilerin üstüne yıkıldım.
Üzdüm, ezdim onları bir hiç uğruna.
Çekildiler kazazedeler gibi bir kenara.

Sen bir lüksün benim için,
Tanrım ben bunu niçin hakkettim.
Beni de diğer kulların gibi,
Bir saza mahkum etseydin.

Çiçekler

Çiçekler uzansa dudaklarıma,
Yaşadığım yere kadar.
Yaşlanıp ölüp gitsem,
Seni aradığım zamana kadar.

Çiçekler kadar hür olsam.
Beni koparacağından korksam.
Yeniden doğup da,
Bir çiçek olsam.

Senin değerini anlasaydım,
Seni sana anlattığımı yazmazdım.

Okulum

Yağmur yağdı havuz oldun.
Bahar geldi çiçek doldun.
Yakamda gurur kaynağım oldun,
Benim güzel okulum.

Sıraları karaladık, duvarları yazdık.
Camları kırdık, uçaklar attık.
Bahçe dekorunu çöplerle yaptık.
Yinede bizi mezun ettin okulum.

Çocuktuk büyüdük adam olduk.
Düşmandık, barıştık dost olduk.
Bir gün geldi aşık olduk.
Artık bitti mi okulum?

Bir mutluluk var kalbimde,
Sana anlatamadığım.
Bir hüzün var gözlerimde,
Senden saklayamadığım.
Yedinci seneyi de bitiriyoruz,
İşte geldik gidiyoruz.
Bizi de unutma okulum.

Bilmiyorum

Çöldeki bir çiçek gibiyim,
Bir damla su için savaşıyorum.
Yaşamak, yaşamak için savaşıyorum.
Mutlu olduğunu görmek istiyorum.

Dağların ardına baksan,
Belki görürsün beni ta ufukta;
Bir yere göç ederken.

Güldüğün yerlerde güller açmış,
Her tarafı yaşama sevincin sarmış.
Hayatın beni yıktığı yerde,
İki taş arasında kalmış.

Anne

Saçlarına yıldızların beyazlığı düşmüş.
Gecelerin karanlığı gözlerine,
Bana olan sevgin yinede bitmemiş.
En çok değer verdiğim sen.

Yılların yorgunluğu omuzlarına,
Bu uzun hayat yolu ayaklarına,
Ellerinin ağırlığı kollarına düşmüş,
Yinede vazgeçmemişsin sen.

Günlerce pencerede beklemişsin.
Bir telefon bari eder demişsin.
Değerini sonradan anladım,
Yinede kızmamışsın sen.
Zaman su gibi akıp geçse,
Saçlarıma beyazlık bile düşse,
Yine seni arardım.
Kalbimin temelindesin sen.

En güzel çiçekten daha güzelsin.
Karlardan bile temizsin.
Yıldızlardan daha yücesin,
Benim güzel annem.

Al Beni

Seni kaybetmek istemiyorum,
Nede unutmak.
Bir çiçek olarak kal,
Sonsuza dek kalbimde.

Dalgalar sahile vurdukça,
Bende hayaller ülkesine vurdum.
Seni düşündüm sadece,
Gerçek ol ne olur.

Bende geleyim yanına,
Karanlıklar ülkesine.
Bir gün yeşerip çıkarım,
Al beni de toprak ana!

Bazıları

Bazı insanlar vardır hayatta
Ne yaşamayı bilir
Nede yaşatmayı
Herkesi kendisi gibi sanır
Düşünmeden konuşur kelimeleri
Bir de anlamlarını
Büyük sanır kendini hep
Yaşı büyük olduğundan
Ruhun büyüklüğüne inanmaz
Hep bir çocuk olarak kalır

Kim Kazanacak

Güneşin ilk ışıklarıyla çıktım sahile.
Kalbimi ısıttım güneşte
Deniz her zaman ki halinde;
Hüzünlü ve sıkkın.

Özgürlüğün tadını çıkaran dalgalar.
Mutluluk saçıyor köpük köpük,
Bunun sahilde biteceğini bilerek.

Bir yengeç kumlara doğru yürüyor,
Ardına hiç bakmadan.
Denizin hep aynı sahilde,
Kalacağını sanıyor; vedalaşmadan.

Dağlar ise yemyeşil.
Uzatmış kollarını denizlere.
Bir gün kavuşmanın hayaliyle,
Katlanıyor yeşil rengine.

Bir süre kurtuluyor yeşilinden.
Çok mutlu oluyor belki de,
Aç olduğunu fark edene dek.
İlkbahar geliyor derken,
Geçiyor yine aynı süreçten.
Irmaklarda ise sular çekişiyor,
Tıpkı insanlar gibi.
Birbirlerini itip kakıyorlar,
Bu yolun sonunu görmek için.

Kimisi bir kurtuluş buluyor,
Göllere sığınıyor bir süre,
Sırasının gelmesini bekliyor;
Göğe yükseliyor, en sona geçiyor.

Diğerleri denize ulaşıyor.
Etraflarına bakıyorlar bir süre,
Bu muazzam güzel denize.
Sıraları gelene dek vuruyorlar sahile.

Bitkilerde kavga halinde,
Bir yudum ışık için.
Birbirlerine giriyorlar, dallarıyla.
Bir adım önde olmak için büyüyorlar.

İnsanlar onların ortasında.
Öldürüyorlar durmadan, acımadan.
Durup soruyorum kendime,
Hep insanlar mı kazanacak, insanlar mı?