Güle Rüya

Gül ağacındaki kurdela gibi,
Sımsıkı bağlıyım sana.
Ellerin ellerimde, gözlerim gözlerinde,
Düşlerimiz de aynı rüyadayken,
Uçlarıma dokunup çözme beni.

Bütün gece kuşlar hiç susmadı.
Gül ağacına söylediğim düşlerimi,
Bütün meleklere fısıldadı.
Güzel hülyalarda dolaşırken sen,
Onlar seni yüreğime taşıdı.

Seni Seviyorum

Her sabah uyandığımda
Sen geliyorsun aklıma
Beraber kalkıyoruz
Demliğe taze çay koyuyoruz

Yüzümü yıkıyorum lavaboda
Aynada seni yanımda görüyorum
Güzel gözlerinin içi gülüyor
Çok tatlı bir “günaydın” duyuyorum

Birlikte gülümsüyoruz
Dişlerimi fırçalamam gerektiğini anlıyorum
İşlerim bittikten sonra
Aynadaki dudaklarından öpüyorum

Beraber kahvaltı yapıyoruz
Kimi zaman baş başa
Bazen çocuklarla
Bazı zamanlar poğaça ile geçiştiriyoruz
Hafta sonları açık büfe arıyoruz
Bol bol gülümsüyoruz hayata

İşe gitmek için yola koyuluyoruz
Yollarda beraber yürüyoruz
Sana hikâyeler anlatıyorum
Gülücüklerini topluyorum

Kara kapıdan girerken
Orada bırakıyorsun beni
Dışarıda beklediğini biliyorum
Saat başı akşamı yokluyorum

İçtiğim her demli çayda
Seni arıyorum…
Resimlerini karıştırıyorum
Senden, yeni bir sen yaratıyorum.

Saçlarını dalgalandırıyorum rüzgârda,
Çiçekli elbiseler giydiriyorum
Yemyeşil, çiçeklerin arasında
Gökyüzünün maviliğini topluyorum sana

Sonunda yine karanlıklar geliyor
Seni dışarıda bulamıyorum
Üzülüyorum, kahroluyorum
Eve dönüş yolu hiç bitmesin istiyorum

Bulaşıklarla akşam cezamı çekiyorum
Gözlerime bir o kadar yakın
Ellerimden bir o kadar uzak,
Bana çok uzak olduğunu biliyorum

Kafam yastığa düştüğünde
Yine seni hatırlıyorum
Gözlerin gülümsüyor yine
Ama ben bir damla yaş bırakıyorum
Gözlerin rengindeki yastığıma

Beni üzmüyorsun,
Ben seni,
Seni sevmeyi,
Ve seni beklemeyi de
Çok seviyorum.

Bulutlar

Bulutlara baktığında,
Sanki havalanıp uçarsın.
Üzerinde yürüyebileceğin,
Güzel bir bulut ararsın…

Gözlerini kapatırsın ki;
Yükseklik korkun olmasın!
Yukarıdan insanlara bakıp;
Geldiğin yere ağlarsın…

Ağaçlara takılırsın…
Seni beklediklerini anlarsın.
Ne kadar kalmak istesen de;
Düşer uyarırsın…

Bulutlar

Bir birini takip eden bulutlar
Kümeleşip siyahlaşır üzerimde
Bakışların gibi üşütür,
Gözyaşların gibi ısıtır içimi.

Çok özlemiş gibi bir birimizi
Hızlıca geliriz bir araya bulutlar gibi
Tam gözyaşlarımızı dökecekken
Güneş çıkı verir, dağıtır bizi

Hiç ayrılmak istemezmişiz gibi
Resimlerimizi bırakırız arkada
O da zamanla silinir;
Acı kahve tadında.

Sen kuzeye ben güneye
Gerek yok üzülmene
Gene gelecek bahar
Nasıl gecen yıl geldiyse

Korkuyorum

Saçlarını seviyorum senin,
Ama dokunamıyorum;
Parmaklarıma dolanırlarsa,
Canının acımasından korkuyorum.

Gözlerini seviyorum senin,
Ama içlerine bakamıyorum;
Düşüncelerimi okuyup da,
Sıkılmandan korkuyorum

Yürüyüşünü seviyorum senin,
Ama ufuklara yürüyemiyorum;
Bir gün buralardan gidip de,
Dönememekten korkuyorum.

Düşlerini seviyorum senin,
Ama düşünemiyorum;
Düşlerini gerçekleştiremezsem,
Beni bırakmandan korkuyorum.

Ellerini seviyorum senin,
Ama elini tutamıyorum;
Bir gün ihtiyacım olursa,
Elini bırakmaktan korkuyorum.

Duygularını seviyorum senin,
Ama karşılıksız sevemiyorum;
Bunalıma gripte ölürsem,
Seni yalnız bırakmaktan korkuyorum.

Yazılarını seviyorum senin,
Ama sana yazamıyorum;
Yazdıklarımı anlayamazsan,
Yazmamandan korkuyorum.

Gülüşünü seviyorum senin,
Ama seninle gülemiyorum;
Ağlamam gerekirse bir gün,
Senin ağlamamandan korkuyorum.

Seni seviyorum,
Ama söyleyemiyorum;
Seninle ilgilenmezsem,
Çok üzülmenden korkuyorum.

Mavi

Anılarımı maviye boyadım,
Oradan ayrılırken.
Yalnızlığı ezberledim,
Sen buralarda yokken.
Keşke hisleri anlatan;
Harflerde olsa şu dünyada.
Doya doya anlatsam,
Yalnızlığı sana.
Bir gün karşılaşırız inşallah;
Dümdüz caddelerde.
Yanında kırmızı bir gül getir,
Üzerinde mavi denizle.
Keşke mavi olsam,
Denizde kaybolsam.
Balıklar bile tanımasa.
Ne olurdu sanki yaşamasam!
Artık uyandığımda sabah olmuyor.
Her gece yatarken yarın diyorum;
Bir gün güneş doğar diye umuyorum.
Gölgelerden kaçıyorum.
Kendime güneş gözlüğü bile almadım;
Karşılaşırsak gözlerimdeki,
Arayışı fark edemezsin diye.
Bütün bozuklukları attım;
Koşarken ağırlık yapmasın diye.
Rüzgara kalbimi dönmüyorum;
Bir şeyler götürmesinden korkuyorum.
Rüzgarı eskisi gibi sevmiyorum,
Bizimkiler gibi okşamıyor insanı.
Yeni yerler, yeni insanlar.
Yeni önyargılar, yeni öğretiler.
Yeni kavgalar, yeni sokaklar.
Kendini oyalayabileceğin güzel kızlar…
Hepsi var, sadece mavi yok!
Ölmek var, ölmek…

Keşke

Kar yağdı, taş kalbimin üzerine,
Yumuşacık bir örtü kapladı üstüne.
Gözlerimden güzelliğin aktı,
Yaşadıklarımızı hatırlayınca seninle.

Artık bir araya gelemiyoruz;
Anlatamıyoruz içimizdekileri birbirimize.
Taş basarak biriktiriyoruz kalbimizde;
Daha ne kadar dayanır bilmiyoruz.

Bazen sıkılıyorsun bu ortamdan;
Benim senden sıkıldığım kadar…
Artık geride kaldı sanırım,
Sadece kendini düşünmeyen arkadaşlar…

Ağlayarak, yanına gelirsem bir gün;
Göz yaşı olup gözlerimden akan,
Sana yaptığım ihanetleri,
Ben susuncaya dek dinler misin?

Denizler

Bir deniz vardı,
Aşk kadar temiz.
Karadeniz’im derdim ona,
Gözleri yeşil…

Gezerdim kumsallarda,
Ayak izlerimi kapatarak.
Bakardık kumsallardan,
Güneşin denize dalışına.

Küserdim bazen denizime.
Taş üstünde taş bırakmazdı,
Gemiler çekeğinde.
Yalnız ben kalırdım sahilde.

Denizimle ayırdılar beni;
Dostları kavuşturdular.
Aramıza taş duvarlar çektiler,
Dalgasız sahiller yaptılar.

Çok kızdı kalpsiz taşlara.
Gün geldi devirdi onları,
Gün geldi daha da arttılar.
Ama hiç darılmadı insanlara.

Yalnız ben, bir ben kaldım;
Taş duvarların ardında.

-isimsiz-

Yılların eskittiği bir kalp var ki bilemezsin
Rahatladığı tek bir yer var ki gidemezsin
Elinde neskafesiyle denize bakar göremezsin
Yanına gidip de “oturabilir miyim?” diyemezsin

Martılar uçuşur göklerde
Hatırlattıkları boş bir anı sadece
Denizin efendisi olmak isterler
Fırtınalar gelince karaya dönerler

-isimsiz-

Köprüler yıkılıyor yaşamla aramda.
Onarmak isteyenler olsa da,
Daha da hızlanıyor yıkımlar.
Üçüncü bir kişiye ihtiyacım yok;
Bana yol gösterecek.
Kendi yolumu kendim bulabilirdim;
Hayat bu kadar acımasız olmasa.
Yaşamayı mı bilmiyorum,
Yoksa hayattan zevk almasını mı?
Anlayamadığım bir şey varsa,
O da hayal dedikleri yalanlar.
Hissettiklerim gerçek değil;
Gerçek olanlar hayaller gibi.
Gerçeği sahte yapanlar yine gerçekler;
Yeni gerçekler mantıkta bulansa gerek…
Beni hayattan soğutan,
Umursamazlığım…
Hiçbir şeyi umursamam,
Benimle ilgisi yoksa.
Bundan dolayı da üzülmem;
Bana faydaları yoksa.
İçimdeki kıskançlığı,
Yendirdi bana hayat.
Benden güçsüz adam,
Cumhurbaşkanı olmuş;
Bana ne!
Bazen insanlara,
Haksızlık ettiğimi düşünürüm.
O an bu düşünceden kurtulmazsam,
En berbat günümdür o gün.
Sürekli bir yamaca tırmanıyorum,
O kadar yüksek ki gelmiyor sonu.
Bazen, geri dönebilseydim, diyorum.
Artık geri dönmek için çok geç.
Geri dönersem;
Ayak izlerimi bulamamaktan korkuyorum.

Sonunu bildiğim bir hayatı,
Sonuna kadar yaşamak,
En nefret ettiğim şey,
Ama buna mecburum;
Kalbimin yaşaması için…